SADAKAT

Ne yani biz şimdi size yine inanmış mı görüneceğiz?

Aşağıda okuyacağınız yazımızın geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerde gördüğümüz birkaç sadakatsizliğe iyi bir örnek teşkil edeceğini düşünerek bir kez daha okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. Ak Partililer, kendi içinde bulabilirler CHP’liler medyaya düşen cemaat tapelerinden ya da bantlarından ders çıkarabilirler… okuyunca anlarsınız sevgili dostlar…

SADAKAT

Sondan bir önce ki “ÜFÜRMEYİNİZ” İsimli yazımızda siyasette ki usta çırak ilişkisinden dem vurup, çırak ve kalfa olmaya namzet siyasetçilerin dikkatini çekmeye çalışmıştım.

Çırak biraz daha sebatkâr, pişmesini ve haddini bilen bir hal alır mı? Bilemeyiz. Zaman her şeyin ilacı bekleyip göreceğiz.

Siyasi arenada ki usta – çırak ilişkisinde ustanın işi aslında göründüğünden çok daha zordur. Usta hem ustalığını yapacak, yeni çıraklar yetiştirecek, rekabet edecek ve kendisini yenileyecek, hem de mevcut durumunu muhafaza etmek adına kalfa ve çıraklarına güvenecek.

Her işte olduğu gibi sadakat burada da çok önemli rol oynamaktadır. Siyasette sürekli yanınızda gördüğünüz, size adeta tapan insanların, ufacık bir çıkar ve pozisyon için dahi, nasıl geçmişe sünger çektiğine şaşırırsınız.

Düne kadar omuz omuza mücadele verdiğiniz, ter döktüğünüz, beraber bedel ödediğinizi zannettiğiniz kişilerin aslında kimlerin dümen suyunda olduğunu bilemezsiniz. Örnekleri etrafımızda çokça olan bu durum aslında yerel siyasette bolca yaşanmaktadır.

Şu son günlerde; aday adayların ellerinde kâğıt tomarları projelerini anlatıyorlar. Sanırsınız ki; üniversite de doktorasını veriyor. Proje dalında oskarlık adaylarımız var. “Ne?” demeyin bana! Bizzat şahsımın bir aday arkadaşımın tanıtım projesine katkım olsun diye seçtiğim konu. Diğeri tarafından kendi programına alınmış… kopyala yapıştır yapılmış. Silivri’ye ait bir projedir. Kitaplarda dergilerde yazmaz…

Ne yapacağınızı değil, yola kiminle çıkacağınızı merak ediyoruz. Şu an ki aday adaylarımız çıksın, desin ki biz birbirimizi hiç aldatmadık… Klavyeyi kırayım…

Ne yani, biz şimdi size yine inanmış mı görüneceğiz?

Her konuyu son zamanlarda bir hikâyeye bağlar olduk. Kıssadan hisse çıkarmak adına bu konu ile ilgili meşhur Hasan SABBA hikâyesine bir bakalım isterseniz;

Hasan SABBA, yalçın bir dağın tepesindeki bir adam, kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut Kalesinde, krallıkları deviren, adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahaddin, Hasan SABBA’nın peşine, kelle avcılarını göndermiş, Hasan SABBA’nın kellesini istemiş. Bir zaman sonra Hasan SABBA, elçisini saraya sultana göndermiş.

Elçi, sarayda sultanın huzuruna çıkarılmış ve demiş ki; “Sultana bir sözümüz olacak.”

Sultan: “Buyur şöyle” demiş.

Elçi bakmış şöyle, “bu kalabalıkta olmaz.”
Sultan kalabalığı göndermiş.

Elçi demiş ki: “Bu korumalarda gitsin. Lafım sana” demiş.

Sultan iyice merak etmiş, korumaları da göndermiş. O zaman elçi, sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış. Demiş ki “Onları da gönder.”

Sultan: “Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz. Hadi söyle yahut da git” demiş.

O zaman elçi, o iki kölemen korumaya dönmüş, demiş ki: “Size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara kıyın desem, ne yaparsınız ?”

İki adam, tereddüt bile etmemiş, “emrin olur” demiş.

Bunun üzerine elçi, arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahaddin, Hasan SABBA’nın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.

Sultan Selahaddin’in yerinde kim olmak ister, üçümüz bir kişiyiz dediği, kölemen korumaların, gözlerini kırpmadan canına kast edebileceklerini görmek sanırım sultanı uykusuz gecelere mahkûm etmiştir.

Yerel siyaset ısınmışken, başkan aday adaylarına bir kez daha hatırlatmak iyi olur diye düşündüm. Yarın hüsrana uğramamak adına, elçinizi, sadık kölemenlerinizi iyi seçin, bugün omuz omuza verdiğiniz, hatta beraber mesai paylaştığınız arkadaşlarınızı, yarın başkalarının yanında görebilirsiniz.

Bugün, bunları hesap etmek durumundasınız, kaldı ki iş işten geçtikten sonra hesap görmek, hesap etmekten kuşkusuz ki daha zor, hatta mümkün bile olmayacak. Siz kendi çapınızda mücadelenizi verirken atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak.

Atlı, Üsküdarı geçti ama sırtında iki hançer yarasıyla… Bir üçüncüsüne dayanabilir mi?

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..